Quantcast
Channel: LEYLAK DALI
Viewing all articles
Browse latest Browse all 1481

BİR AİLE ALBÜMÜ OLARAK ISPANAK

$
0
0

Dumanlı postacı (ağzının kenarından hiç eksik olmayan ve sürekli düdüklü tencere gibi buhar salarak içtiği sigaradan dolayı) az evvel on yüz milyon bin tane kart getirdi. Çok mutlu oldum tabii ki ama bu yarınki yazının konusu olsun.

Az evvel ıspanak pişirdim, yaklaşık bir yıldır ilk defa. Akşamdan yıkanmış, pişmeye hazır hale getirilmişti. Uygun bir tencere aradım, bulamadım. Orta boy tencereler ya dolu, ya bulaşık makinesinin içinde kirliydi, yıkamaya üşendim ve dolaptan nisbeten küçük bir tencere bulup ıspanakları adeta tıkıştırdım içine, nasılsa pişerken erir, çöker diyerek. Ellerim bu çabayla meşgulken zihnim zaman sıçramasına uğradı. Annemin ıspanak pişirişine savruldum. Bizim evde ıspanak pişen günün menüsü sabitti: Ispanak, makarna, yoğurt. Ankara'ya henüz doğal gazın gelmediği ve bizim evde kalorifer tesisatının olmadığı zamanlardı. Annem buz gibi mutfağı daha da soğutmak istercesine yemek kokusu çıksın diye camı açar ve musluktan akan buz gibi suda elleri mosmor kesilerek bir yandan ıspanak yıkar bir yandan söylenirdi. O esnada mutfağa girmişsen hışımla camı kapatır "Soğuktan öleceğimize kokudan ölelim" diyerek zaten cinleri tepesinde olan annemi iyice kızdırırdım. Annem ıspanağı kocaman alüminyum bir tencerede (çelikler daha piyasada arz-ı endam etmemişti, o kuşağın Alzheimer olma riski yüksek, alüminyumun bu işteki payı doğruysa:) pişirirdi ıspanağı, ocağa koyarken ağzına kadar dolu olan tenceredekiler ocaktan inerken zayıflar, büzülür, ıspanaklar dipte birbirine sokulmuş bekleşirdi. Halen benim yazları gittiğim-şimdi ne yazık annemsiz ve babamsız olan-evin kocaman salonunun ortasındaki Şakir Zümre marka tuğlalı kok kömürü sobası harıl harıl yanar, buna rağmen gücü evin tamamını ısıtmaya yetmezdi. Salonun caddeye bakan bölümünün camlı kapılarını kışın kapatır, hava kirliliği nedeniyle balkona asamadığımız çamaşırları kurutma mekanı olarak kullanırdık. Çoğu zaman sabah buz tutmuş olarak bulurduk evin içindeki çamaşırları. Sanırım o yıllarda kışlar daha bir soğuk, daha bir amansızdı. Oturma bölümündeki sobaya yakın küçük masa yemek yerken yerden kazanmak için kanepenin önüne çekilir ve oraya her daim ben otururdum. Ispanağı sever miydim? O yıllarda hayır ama çocukken en sevdiğim yemekti. Yine zihin sıçramasıyla hatırladığım bir an; pembe renkli, sınıfları karşıdaki caminin kubbelerine bakan, kocaman bahçesinde Ankara'nın ilk çocuk trafik eğitim parkı olan, zemin kattaki kütüphanesine-o kütüphane Pazar günleri sinema salonuna dönüşür ve biz öğrenciler film izlemeye giderdik-eğri boyunlu bir adamın nezaret ettiği ilkokulumun üçüncü sınıfında olsam gerek. Bahçede ip atlıyor ve saçma sapan oyunlar uyduruyoruz atlarken. Mesela herkes en sevdiği artisti ya da rengi söylüyor atlama sırasında. Sıra yemeklere geldiğinde ben "ıspanak" diyorum ve herkesin yüzünde bir hayret ifadesi oluşuyor. Bırak Temel Reis'i, "Adam Olacak Çocuk'u, TV bile yok henüz, ıspanak da o nedenle "tu kaka" bir yemek. Ama ben seviyormuşum işte. Fil hafızam bunu da hatırladı soğan doğrayıp ıspanak keserken. Gittim-geldim bir yerlere, fena da olmadı. Şimdi de mutfaktan "ben piştim" diyen ıspanağın kokusu geliyor. Ocağı söndürmem gerek. Yukarıdaki fotoğrafın ıspanakla alakası yok tabii ki, bir demet ıspanak yerine Antalya'da dün akşamüstü Bey Dağları'na çöken renk cümbüşünü göstermek daha hoş olur diye düşündüm. İyi etmişim değil mi, haydi tıklayın da Bey Dağları'na savruluverin:)

Viewing all articles
Browse latest Browse all 1481

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue