Antalya galiba yazın en güzel günlerini yaşıyor, sonbahar henüz uğramadı buraya. O azgın sıcaklar ve nem yok artık, hava şurup gibi, denizse bardağa konulup içilecek derecede berrak. Zaten plajlar insan kaynıyor. Hal böyle olunca sahilde bir yürüyüşü hakettiğimizi düşündük, hem aklımda bugünlerde başlayan "Mizahi Heykel Sempozyumu" kapsamında yapılmaya başlayan heykelleri de görmek vardı, düştük yola.
Heykeller henüz başlangıç aşamasında, bugün Pazar olduğu için de heykeltraşların çoğu yoktu, birkaç kişi çalışıyordu. Gözüme Karagöz-Hacivat heykelleri çarptı, bir de aşağıdaki. Diğer mermer bloklar henüz işlenmeye başlamamış, sanırım bitince şehrimizi güzel heykeller süsleyecek:
Antalya'da bugün koşulan triatlon nedeniyle Konyaaltı'nda yollar trafiğe kapanmıştı. Deniz kenarından yürümeye başladık biz de. Tesbih ağaçları yapraklarını dökünce son derece estetik bir görünüm alıyor, sahil boyunca bol miktarda var:
Bu aralar çatırdayarak gezmeme sebep olan vücudumdaki elektriği atmak için ayaklarımı suya sokmaya karar verdim ve plaja yatay geçiş yaptık:
Fotoğrafın sol köşesinde ayak başparmağımla müşerref oluyorsunuz, deniz öyle berraktı ve ılıktı ki akşama kadar ayaklarım suyun içinde oturabilirdim aşağıdaki manzaraya karşı:
Beydağları, ah Beydağları sizi seyretmeye hiç doyamıyorum. Yeterince hafızama nakşettiğime ve elektriğimi attığıma karar verince keyifli gezimizi arkadaşımıza uğrayıp kahve içerek sonlandırdık. Sevgili Antalya, Ekim performansınızdan çok memnun kaldık, aynısını Kasım ayında da bekliyor sevgiler sunuyorum...