Son yazımı yazalı 9 gün geçmiş, o da zaten eski bir yazımı kopyaladığım kısacık bir postmuş. Epey hareketli günler yaşamaktayım, bazen domestikliğin dibine vuruyor, bazen tatlişko bir babaanneçiko oluyor, bazen kitapları tesbih tanesi gibi ardarda diziyor, bazen kendimi sanata vuruyor, arada bir de eş-dostla, kardeşle buluşuyorum. Dün de içimde Kasım ayından beri gelişen hastane, doktor aşkımı bir nebze küllemek için bacağımı deşen cerrahı görmeye gittim. Dikişin biri iyi tutmamış sanırım, tam orta noktada minik bir yer kapanamadı bir türlü, korka korka gittim ne diyecek diye, adam umursamadı bile, pansuman yapıp, "Kapanır merak etme, aktardan kantaron yağı alıp sür" dedi. Tıbbın da kocakarı ilaçlarına ihtiyacı var demek ki. Eh, cerrahtan iyi bilecek değilim ya, pehlivan gibi yağlıyorum dikiş yerini dünden bu yana 😃
Geçen hafta sonu kendimi aynı günde iki konserle ödüllendirdim. İlki Cermodern'de, çok sempatik genç bir grubun yeni yıl şarkıları seslendirdiği caz dinletisiydi. Eşlikçim de her daim kankam Bilge'nin annesi idi, pek keyifle izledik. Biter bitmez eve koşturup yemek hazırlıklarını tamamladım ve bu kez çocuklarla CSO'daki yeni yıl konserine gittik. CSO'ya çeşitli sebeplerle gittim bu sene ama genellikle Mavi Salon'daki izlencelere denk gelmiştim, bu kez Büyük Salon'da idi konser ve içeri girince ağzım açık kaldı. Bu kadar büyük olacağını hiç düşünmemiştim. Salonun devasalığının yanısıra müziğe onca merakıma karşın solist olarak sahne alan Barbaros Büyükakkan'ı da bugüne kadar hiç duymamış olmaktan utandım. Tom Jones'unkini andıran ses rengiyle pek güzel Klasik Batı Müziği, Türk Müziği ve Pop Müzik şarkıları söyledi. Pek sevdiğim "Delilah"ı seslendirdiğini de söylemeden geçemeyeceğim, o koca salon tıklım tıklım doluydu ve pek de güzel eşlik edildi.