Birkaç gündür pandemi cinlerine ek olarak tepeme yerleşmiş yeni cinlerle geziyordum. Allahtan hafta ortası birkaçı aşağı atlayıp kayboldu da kendimi biraz şımartmaya karar verdim. Dün sabah erkenden kalktım. Kahvaltı sonrası evi süpürmeye karar verdim. Balkonda toz torbası boşaltırken "Meemeet, Meemeet" diye bağıran kıza rastladım yine. Bu arkadaş hemen her gün geliyor, önce bizim zile basıyor, sonra karşı kaldırıma geçip üst katımızda oturan bekar gençlerden birine sürekli sesleniyor. "Niye zile bastın" diyorum, "Arkadaşımı çağırmak için" diyor, "E ama sen bizim zile basıyorsun, arkadaşın üst katta" diyorum. "Bana o zile bas dediler" diyor. "İyi de kızım sesini duymalarına imkan yok, telefon et bari" diyorum, "Telefonumun şarjı yok" diyor. Allahın cezası telefonun hep bu saatlerde bitiyor galiba şarjı. "Madem öyle bak kapıyı açtım, çık daire kapılarını çal" diyorum. "Siz bir çıkıp çalsanız" diyor. Fesüphanallah, tepemde deli paratoneri ile dolaşıyorum cinlere ek olarak. Gencecik kız merdiven çıkmaya üşeniyor, ben Cevriye'yi sürüyerek onun keyfini çattıracağım, haydi oradan, Meeemedine de sana da başlarım diye söylenerek girdim içeri toz torbamla birlikte. Biraz daha vızıldadı "Meemeet" diye, sonra ne yaptı bilmem.
O bağıradursun ben süpürmeye geçtim, niyetim tek odayı halletmekti, aşka geldim süpürgemle odalararası bir tur düzenledim. Süpürgeyi yerine koyup domestik faaliyetime ara verdim ve estetik faaliyete geçtim. Saçımı boyadım, uzun süredir ihmal etmekteydim, kafam Beşiktaş formasına dönmüştü. Pandeminin yegane faydası beni boya konusunda ustalaştırması oldu, sanırım sonrasında da boya işini kendim halledeceğim ama kesim, ah kesim, onun için kuaföre muhtacım. Pırasaları kıskandıracak düzlükteki saçım en ufak bir hatayı affetmiyor. Üstelik eli yatkın, işinin ehli bir kuaföre ihtiyaç duyuyorum. Bu arzuma cevap veren kuaförümün dükkanı da tren katarı gibi, ucu bucağı belirsiz. Son koltuğa denk düşerseniz bırak pandemiyi normal zamanlarda bile oksijen eksikliği çekebilirsiniz. Sanırım bir süre yine Rapunzel modunda gezeceğim, şimdilik idare ediyor ama kış bitene kadar yine tokasız gezemeyeceğim.
Boya işlemi bitince yıkama süresi gelene kadar bu defa da toz beziyle muhabbete girdim, kitaplık raflarını ve üzerlerindeki onlarca objeyi toz bezimle okşadım. Annem neredeyse her türlü ev işini bana yaptırırdı rahmetli, üstelik de yaptığımı beğenmez, yine okşamışsın her yeri derdi. Onun düşüncesine göre iyi temizlik döverek olur, okşayarak değil, şimdiki aklım olsa "Ben şiddete karşıyım anneciğim" derdim. Toz alma da bitince Sevdacığımın ışıklar ve yılbaşı temalı yastıklar yollayarak verdiği gazla ağacı çıkardım saklandığı yerden. Süslenmeye hazır hale getirip saçlarımı yıkamaya gittim.
Yeni boyanmış saçlarımla ağacı bir güzel süsledim, ışıklarını yaktım ve karşısına geçip kahve içtim, biraz içim açıldı. İyi etmişim değil mi?
Üstüste üç kere kargo görevlisi çaldı kapıyı, ikisinde sıkıntı yoktu ama üçüncüsü artık yutmayacağımız aynı pis numaraya başvurdu: "Zırrrr!", hatta "Zarrr!", otomatiğe bastım, tekrar "Zarrr!" balkona çıkıp seslendim: "Kapı açık". Bir daha "Zarrr!". "Kardeşim kapı açık". "Apla açılmayor". Herkesin de aplasıyım maşallah. Lanet olsun deyip eşimi yolluyordum ki dışardan gelen biri kapıyı açıp içeri girdi. Hah, şimdi görürsün sen kargocu efendi. "Kapı açıldı, çıkabilirsin" diye seslendim, kös kös çıktı. "E açılıyormuş kapı, ne oldu?" dedim. "Arada dutaklık yapıyor apla" dedi. Ya ya, evet, yedik 😃 Tamam anladık, onların işi de zor ama ben de Cevriye ile üç kat merdiven inip sonrasında tekrar çıkamam. Bu aralar kargo ve teslimat görevlileri ile sıkıntılıyız. Sabah gelen Migros siparişim de yanlış geldi, Allahtan araç ayrılmadan farkedip bağırış çağırış geri çağırdım görevliyi. Fiş bana ait ama içerik başkasının. Özür dileyerek toplayıp götürdü, bir sonraki serviste doğrusunu getirdi.
Maşallah evdeyiz ama maceramız eksik olmuyor. Geçen gün de büro koltuğum kırıldı. Şu ortamda bana iş çıkardığı için çok sinirlendim ve balkona çıkarıp üç gün boyunca yağan şiddetli yağmura maruz bırakarak cezalandırdım.
4-5 gündür plastik koltuğa mahkum olmuştuk, bugün yenisi geldi demonte olarak. Aman tanrım, monte etmek ne zormuş. Neredeyse iki saatimizi aldı, alyan çevirmekten carpal tunnel sendromlu bileklerim uyuştu. Neyse ki taşıyıcı firma "Kapı açılmıyor apla" demedi de bir de yukarı taşıma sıkıntısı çekmedik 😃
Bugünlük bu kadar, pandemi günlerinde rutini bozan her şeyi maceradan sayıyoruz. Kalın sağlıcakla, haftasonu karantinanız güzel geçsin...