Quantcast
Channel: LEYLAK DALI
Viewing all articles
Browse latest Browse all 1481

24 EKİM (HASTANELER, FESTİVALLER, İNSANLAR)

$
0
0
Geçen haftanın bazı günleri birkaç tetkik için hastanede geçti. Şehrin en eski hastanelerinden birinde yaptırdık gerekli işlemleri. Hastane ne kadar makyajlansa da yaşını belli ediyor maalesef. Üstelik artan ihtiyaçlar için bahçesine yapılan eklentilerle de iyice sevimsiz hale gelmiş. Bugüne kadar iki hasta ziyareti dışında adım atmışlığım yoktu, bir arkadaşın tavsiyesi üzerine gittik ama kafamda binbir soruyla. Dün tüm işlemler sonuçlandığında düşündüklerimden utanmış olarak ayrıldım. Tüm eskiliğine, bakımsızlığına rağmen işlemler o kadar hızla ve aksamadan yürüdü ki şaşıp kaldım. Bundan sonra ihtiyaç olduğunda ilk tercihtir kendileri :) 

Dün daracık bir koridorda neredeyse yüzlerce insanla doktorun gelmesini bekledik. Aslında gözlemci olarak gitseniz onlarca hikaye çıkar bu bekleyişten ama insanın aklı yapılacak muayenede ve çıkacak sonuçta olunca kendinizi yeteri kadar veremiyorsunuz. Genci-yaşlısı, kibarı-kabası, sağlamı-engellisi, temizi-pisi bağırış çağırış sıranın kendilerine gelmesini beklediler. Sistem gayet güzel, ister telefonla, ister internetten randevu alanlar dışında hastane çift numaraları randevusuz gelenlere tahsis etmiş ve eskisi gibi kuyruklarda "ben ilk geldim, sen son geldin" kavgası çıkmadan herkes sırasına razı bekliyor. Tabii ki ortam şahane değil, daracık alanda onca insan, havasız, pis kokulu, gürültülü ama o kadarına razı olduk çoktan. Doktor biraz gecikince yanıbaşımda bekleyen genç kız düşüp bayıldı. İçerden hemşirelere seslendik, kızcağızı pis hastane koridoruna yatırdık, hemşirenin direktifiyle ayaklarını yükseğe kaldırdık, ayılttık ama neden içeri alıp da muayene masasına yatırmadılar onu da anlamadık. Neyse sonuçta doktor geldi, kız muayene edildi, sebep neydi bilmiyorum, en son EKO sırası beklerken gördüm, yardım teklifimi reddetti. 

Bizim tetkiklerde önemli bir bulgu çıkmayınca bunun şerefine cumartesi günü başlayacak film festivaline bilet almaya yollandım. Biletler daha sabah 10'da satışa çıkmıştı ve ben gişeye vardığımda saat 11'du. Lakin sıkı bir kuyruk vardı. Öncesinde Biletix'den almayı denedim ama Biletix bu, annemin deyimiyle "Kirasız kilim ucuna yapışmaz". 3 liralık emekli biletine 4 lira komisyon koyup hediyesi 7 liradan satmakta idi internetten. "Uğurlar ola" dedim kendisine ama kurtulamadım, zira gişe de fiyat dışında Biletix kurallarına göre satış yapmakta idi. Yani yer numaranızı seçemiyordunuz, hazret size hangi numarayı uygun görürse razı olmak durumundasınız yani. Böylece aldığım 18 biletten en az 8 tanesi ilk sıra, geri kalanların en uzağı da 5. sırada falan. Festival esnasında başağrsı, bitiminde de sıkı bir boyun tutulması yaşayacağım kesin, zavallı gözlerime ne olacak bilemiyorum artık. Biletix'i ve anlaşma yapıp yer numarasını kendi vermeyen salonları-ya da her kimse-buradan kınıyorum efenim :) Diyeceksiniz ki onca filmi izlemeye mecbur musun? Ee bu işin de raconu budur sevgili dostlar, o salondan o salona koşturacaksın ki işin tadı çıksın. Umudum gelmeyen davetiyelilerin ya da basın mensuplarının yerlerine yerleşebilmek. 

Bilet gişesinde işler o kadar uzun sürdü ki anlatamam, insanlar ellerine festival programını almış, tek tek bakarak bilet alıyorlardı. Oysa Leylak hemşireniz 3 gün önceden internette yaptığı üç saatlik bir mesai ile hangi filme gideceğini, hangi saatlerde gideceğini, film sürelerini çakıştırmadan nasıl salon değişimi yapacağını ince ince hesaplamış ve kendine bir liste hazırlamış idi. Ben listemi görevlinin eline vermiş biletlerimin hazırlanmasını beklerken arkamdaki adam festival katalogunun geç yayınlanmasına, filmlerin tanıtımının geç yapılmasına söyleniyordu. Dönüp "internette bir hafta önce yayınlandı filmler de, program da" demeye kalmadan internetin zararlarından, bir şeyi eline alıp somut bir şekilde görmenin güzelliğinden dem vurmaya başladı. Mesela arkadaş e-kitap da okuyamıyormuş, e okuma, ben de okuyamıyorum ama mecbur kalırsam okurum. Ayrıca kitap okumayacaksın, işini kolaylaştırmak için film programına bakacaksın, hem de evinde, rahat koltuğunda. Derken yancıları çıktı, "evet ya kitabı eline alıp, kokusunu içine çekip okumak gibisi var mı, hayatta e-kitap okumam vs vs". Konu buraya nasıl geldi anlayamadım ama o esnada biletlerim basıldı, gişe görevlisine 1 lira borçlanıp en ön sıra biletlerimin mutluluğuyla ayrıldım mekandan. Emekli bir şahsiyet olarak 18 adet filmi 54 liraya seyredeceğim, varsın ön sıradan olsun :) Parayı bozdurup 1 lirayı görevliye götürdüğümde de gişenin önündeki kadın tarafından "sıra var hanım" diye azarlandım. "Bana sıra sökmez, geçerim öne" dedim pis pis gülerek. Kadın tam üstüme atlayacakken parayı görevlinin avucuna koyup "Buyrun efendim, sıranız" diyerek kaçtım :)

Cumartesiden itibaren 18 tane film görecek olan ben değilmişim gibi birazdan "Joker"i seyretmeye gideceğim. Uzun süren bir kararsızlık sonucu arkadaşımın teşviki ve Joachim Phoenix'in oyunculuğunun methi üzerine lütfettim izlemeye :) Hazırlanmaya gitmeden önce avize çiçekleriyle hoşçakalın diyorum:





Viewing all articles
Browse latest Browse all 1481

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue