Leyleği havada görmüşüm galiba, geçen Pazar Los Angeles'de Oscar törenindeydim, bu Pazar Buenos Aires'de. Dünyanın en ünlü tango orkestrası olan "Color Tango de Roberto Alvarez"i dinlemeye gittim. Gitmedim tabii ki o bize geldi. Tango okullarınca düzenlenen bir program dahilinde ülkemize gelmişler ve ilk durakları Antalya oldu. Onlar çaldılar, Türkiye'nin değişik tango okullarından gelen çiftler tango gösterisi yaptılar.
Gerçekten müthiş bir orkestra olan "Color Tango"nun şefi, bandoneon ustası Roberto Alvarez'i ciddiyetle enstrümanını çalarken görmektesiniz fotoğrafta.
Programın sonunda katılan tüm çiftler "La Comparsita" eşliğinde topluca tango yaptılar ve alkışlarla bu güzel gösteriyi de anılar çekmecemizin nadide köşelerinden birine yolcu ettik.
Cumartesi günü havayı güneşli görünce paslanan eklemleri açmak için uzun bir yürüyüşe çıktık ve ayaklarımız bizi Karaalioğlu Parkı'na kadar götürdü.
Park girişine değişik aralıklarla açılan açık hava sergisinin bu seferki konusu sözlü tarihti: "Kentimiz, Kendimiz, Geçmişimiz". Benim gibi kent kültürüne ve sözlü tarihe meraklı olanlar için çok faydalı bir sergi olmuş, panolarla Antalya'nın geçmişi hakkında bilgiler verilmiş, fotoğraflar sunulmuş. Çok yakında kitap olarak da basılacakmış, sabırsızlıkla bekliyorum.
Parkın her gördüğümde yüreğimi hoplatan enfes manzarasına bu kez açmaya başlayan laleler de fon oluşturmuştu. Sadece parka değil, bu yıl tüm refüjlere, kaldırım bordürlerine ve göbeklere lale soğanları ekilmiş, renk renk laleler şehre ayrı bir güzellik katmış.
Yürüyüşün finalini kahve ile yaptık. Hava serinlemeye yüz tuttuğunda biz de evin yolunu tutmuştuk. Her ne kadar diz ağrısı olarak bir geri dönüş yaptıysa da ben yine de bu yürüyüşten hayli memnun kaldım.
Şunu da eklemeden geçemeyeceğim; bu benim hayatımda yaptığım ilk ekmek, kaydını düşmem lazım. Pek ürkek giriştim ama sonuç çok başarılı oldu. Aşağıdaki fotoğrafta kuru domatesli-kekikli-kapya biberli, tam buğday unlu ekmeğimi gururla sunarım :)
Yeni haftanız güzel olsun...