Beni sevenin bendesiyim, ben sevmeyenin ben nesiyim"
"Gel bana bir ayak, geleyim sana iki ayak"
"Kör Allah'a ne kadar bakarsa, Allah da köre o kadar bakar"
"Öl benim için hasta olayım senin için"
"Gel bana bir ayak, geleyim sana iki ayak"
"Kör Allah'a ne kadar bakarsa, Allah da köre o kadar bakar"
"Öl benim için hasta olayım senin için"
21 yıl olmuş sen gideli Zarifanım, kimi bencilce, kimi acımasız, kimi yanlışlığının farkına varmadan ardarda sıralayıp diline pelesenk ettiğin lafların hala dilimizde. Namazını bitirip, seccadeni katlayıp "bi teetoraya gitsek uşaak, ne zamandır gitmedik" diyebilen kadındın sen. Sanırsın namazda dua yerine Fasulyeciyan'ın tiradını okudun. Keyifliyken kazan gibi kaynardın güldüğünde, canın sıkkınsa kaçmalıydı yanından. Ahir ömründe tüm tatil kentlerini gördün de bir Erdeğe gidemeden ayrıldın şu dünyadan. Sucuklar, pastırmalar, çemenler ardından ağıt düzdü, sarmısaklar, soğanlar gözyaşı döktüler. Meksika dizileri öksüz kaldı. Kendini bilmeden yattığın son günlerinde bile parmağınla çeker gibi yaptığın tesbihinin boncukları dağıldı. Gözlüğün sahipsiz, bileğini sıkan saatinin kordonu gevşedi, pardesün askıda boynu bükük. Balkonun ıssızlaştı, kavağın kesik, zaten artık apartmanın da yer ile yeksan. Rüzgar kara bağrına esmiyor serin serin. Geceler geçti, sabahlar oldu, uyanmadın. Yatırmazdın oysa bizi "Aş da sabahın, iş de sabahın" diyerek. Rakı zamlandı diye üzülsen ne gam, oğlun da gitti bu dünyadan, kızın gelip koynuna yattı. "Az öte git" diyor musun acaba O'na, sıkıntıya gelemezdin çünkü. Mizah öyküsü gibiydin be anneanne, ruhun şadolsun...