Gündemle daralan nefesleri açmak için dün bir tatlı huzur almaya Kalamış'a olmasa da İncek'e gittik. Hava esintili, ortam latif, ağaç-çiçek bol idi. Gerisini fotoğraflar anlatsın:
Vişneler yakut
Kayısılar uğur böcekli idi
Toplanıp sepete girdiler ve bu sabah reçel oldular
Elmaların biraz zamana ihtiyacı var
Güllerin bazısı hala görkemli
Bazısı çardağa tırmanma çabasında
Bazısı moda deyimle "vintage" olmuş :)
Yorulana koltuk var
Özleyene tulumba
Üzüm olmasını bekleyemezseniz koruk terletin
"Bahçe biziz, bağ bizdedir"
Dönüş yolunun bir bölümünde bindiğim taksinin şoförü görmelere değerdi, daha adımımı atarken "hoşgeldiniz asil bayan" diye karşılayıp inerken "arabamı şereflendirdiniz asil bayan" diyerek uğurladı. Kendimi kraliçe Elizabet gibi hissettim vallah :)
Herşey iyiydi hoştu ama eve dönünce okuduğumuz haberle huzur muzur kalmadı. Yunus Emre hislerime tercüman:
"Şu dünyada bir nesneye yanar için, göynür özüm
Yiğit iken ölenlere, gök ekini biçer gibi"