Bugün kendi rekorumu kırdım. Ameliyattan bu yana ilk kez bu kadar uzun yürüdüm, fena bir performans sergilemedim esasen, merdiven kısmı biraz sıkıntılı olsa da yürümek o kadar zorlamadı. Şu güzelim pastırma sıcakları bitmeden Bey Dağlarına karşı oturup deniz havası almak istiyordum. Neyse ki en sevdiğim mekan eve en yakın yürüme mesafesindeki parkın içinde. Parka gitmeyeli bir buçuk yılı geçmiştir, cafede oturmayalı ise iki yıla yakın oldu, yadırgadım önce görünce, teras kısmı genişlemiş gibi geldi, personel değişmiş. Masaların üstündeki küre şeklindeki cam vazolara koydukları çiçekler bile farklılaşmış. Her mevsim, her daim birer gerbera olurdu o vazolarda, bugün begonvil vardı.
Oturduk sakin bir köşedeki masaya, siparişimizi verdik ve denize döndük yüzümüzü. Çarşaf gibiydi, güneşin ışıklarıyla cıva dökülmüşcesine parlıyordu. Bey dağları pusun ardında hafiften kaybolmuştu. Manzara doyumsuzdu.
Baktıkça ne kadar özlediğimi farkettim, oysa 15 dakikalık bir yürüyüşle ulaşmak mümkün, önce pandemi, arkasından diz ameliyatı rutinlerimi altüst etti. Yeni emekleyen çocuklara döndüm. Fakat bugün moralim yerine geldi, cesaretlendim, yürüyüş kapasitemin nereye kadar yeteceğini de hesapladım. Umarım yol, su, elektrik olarak geri dönmez bu yürüyüş bana 😁
Yönümü biraz da şehire döneyim dedim, her şey iyi güzel de şehrin siluetini bozan, şu tam ortadaki oteli traş makinesiyle söküp atmak istiyorum her baktığımda. Hangisi olduğunu anlamışsınızdır.
Pastırma yazı ne zamana kadar sürer bilmiyorum ama havalar gerçek anlamda yaz gibi şu aralar. Millet denizde. Bana uzaktan bakmak da yetti. Dönüş yolunda çiçekçiye uğrayıp bir saksı dolusu pembe kasımpatı da almışım, değmeyin keyfime.
Kalın sağlıcakla...